Bir Ocak Yeniden Tütmeye Başlarken…

Oktay Chkotua

Bir Ocak Yeniden Tütmeye Başlarken…

Bazen geriye dönüp şöyle bir düşünüyorum da zaman ne çok şey alıp götürmüş bizlerden, ne benzersiz güzelliklerimizi geçmişin külleriyle birlikte rüzgâra verip yitirmişiz…

Dilimiz, kültürümüz, sözcüklerle asla ifade edilemeyecek değerdeki toplumsal ilişkilerimiz… Hepsi zaman denilen değirmenin acımasız ve devasa taşları arasında öğütülüp un ufak oluyor, ardından da unutulup gidiyor maalesef…

Bir tsunami gibi üzerimize gelen küresel değişim ve dönüşüm dalgaları karşısında sadece iki sığınağımız kalmış durumda. Birincisi hiç şüphe yok ki yüzyılı aşkın inanılmaz bir mücadele sonucunda yeniden bağımsızlığına kavuşan cennet Abhazyamız, ikincisi ise diasporadaki örgütlü yapılarımız…

Her iki sığınağa da gözümüz gibi bakmalı, ulusal varlığımızın ve bilincimizin korunabileceği güvenli limanlar olarak kendimizi her anlamda onlarla özdeşleştirmeliyiz…

Evet, zaman çok şey alıp götürüyor bizden, ama aynı şekilde, inanılmaz olanaklar da sunuyor, işte bu fırsatları akıl ve bilim ışığında ve çıkarlarımız doğrultusunda kullanmayı başarabilirsek, sahip olduğumuz benzersiz değerleri koruyabilir, hatta kaybettiklerimizin bir kısmını da yeniden canlandırabiliriz bile…

Geçen asırda özellikle diaspora coğrafyasında dilimizi ve kültürümüzü koruyabildiğimiz yegâne sığınaklarımız köylerimizdi, günümüzde ise büyük kentlerin karanlık dehlizlerinde kaybolup gitmemek için ulusal kimliğimize sahip çıkıp yaşatabileceğimiz yeni sığınaklarımız ise derneklerimiz, yani örgütlü yapılarımız oldu…  Bu anlamda gerçekten çok umutluyum, zira eskiden izbe iş hanlarının en üst katlarında faaliyet göstermeye çabalayan derneklerimiz, günümüzde artık toplumsal temsiliyete uygun, yüz akı binalarda çalışmalarını yürütebilecek hale gelmiş durumdalar. Bu yapıların hem toplumumuzu hem de artık Abhazya devletini de temsil ettiğini ve her birinin aynı zamanda adeta bir elçilik binası gibi görev ifa etmesi gerektiğini, bundan dolayı da hem toplumumuz hem de Abhazya Cumhuriyeti hükümetleri tarafından sonuna kadar desteklenmesi ve yaşatılması gerektiğine inanıyorum…

Sakarya bu konuda harika bir örnek oldu, iki kardeş kurum yan yana ve göz alıcı iki yuva inşa ederek iki ocağın bacasını tüttürmeyi başardı…

Unutmayalım, içinden geçmekte dolduğumuz sürecin doğal bir sonucu olarak kurumlarımız bundan böyle, alışıldık dernek çalışmalarıyla yetinmeyerek, kültürel, sanatsal ve sportif alanlar başta olmak üzere her sahada bayrak gösterecek, hatta akademik ve diplomatik konularda da yol gösterici ve aydınlatıcı bir rol üstlenecektir.

Sakarya Abhaz Derneği, sadece bir dernek olmanın çok ötesinde, Abhaz toplumunun tüm etnografik gruplarının bir arada yaşadığı son derece özel konumu gereğince, aynı zamanda; toplumun tamamını örgütleyebilen ortak bir çatı, folklorik ve kültürel değerlerimizin yaşatıldığı bir “Kültür Merkezi”, benzersiz güzellikteki dilimizi öğrenip yaşatabileceğimiz bir “Dil Eğitim Merkezi”, Akademik çalışma yapanların sorularına cevap aradığı ve bulduğu bir “Enstitü”, Abhazya ile ilişkilerde etkin roller üstlenen bir “Diplomatik Misyon” gibi de algılanmalıdır.

Bu anlamda toplumumuzun tüm dinamiklerini süreç içerisinde bünyesinde bir araya getireceğine ve toplumsal gücümüzü ihtiyaç duyduğumuz enerjiyi üretebilecek şekilde yeniden harekete geçireceğine yürekten inanıyorum.

Kelebek etkisini bilirsiniz… Her şey minik bir kanat çırpıntısıyla başlar ve daha sonra etkisi dalga dalga yayılarak devasa boyutlara ulaşır… İşte bu yüzden, hiçbirimiz kendimizi ve katkımızı küçümsemeden; toplumumuz, dilimiz ve kültürümüz için kanat çırpmaya devam edelim, göreceksiniz bunun dalgaları tahminimizin çok öncesinde hedefini mutlaka bulacak… “Bir mıh bir nalı, bir nal bir atı, bir at bir yiğidi, bir yiğit de bir ulusu kurtarır” benzetmesini unutmayın, hepimiz bu toplumsal çarkın dişlilerinden biriysek, eksik kaldığımızda o kocaman çarkın sadece bizim yüzümüzden dönemeyebileceğini iyi bilmeliyiz ve bu yüzden de sorumluluklarımızdan asla kaçmamalıyız…

Son söz olarak:

Böylesine sıkıntılı bir salgın döneminde inanç ve inatla projeye yoğunlaşarak bu muhteşem yapıyı toplumumuza kazandıran yöneticiler ile emek ve katkı veren herkesi candan kutluyor, başarılarının sürekli olmasını diliyorum.

Sakarya’daki örgütlenmemizin temellerini geçen yüzyılda atıp yeşerten ve günümüze kadar yaşatarak tertemiz bir şekilde bizlere emanet eden değerli büyüklerimizin aziz ruhlarının da böylesi bir eser karşısında huzur bulduğuna inanıyor, bu vesileyle de her birini rahmet ve minnetle anıyorum…

 

 

Video Galeri

Fotoğraf Galerisi

Biyografiler

img25

Ömer Büyüka -Beygua-

img25

Papapha Mahinur Tuna

img25

Oktay Chkotua

img25

Fazıl İskender